6 Haziran 2013 Perşembe

elimdeki bira bitmeden bilgisayarımı kapatmak istemiyorum. bir zamanlar bilgisayardan önce kitaptı kapatmak istemediğim şey. ondan önceki zamanlar tam olarak neydi hatırlayamıyorum. tahmin etmeye çalışırsam götümü kaldırmak için farketmeden uydurup, "aa evet böyleydi ya" diyebileceğim bir şeyin ortaya çıkması muhtemel; bundan dolayı tahmin yürütmeye çalışmak istemiyorum. bilgisayarım ölüyor. uzun zamandır ölüyor. dizüstü benim sevgili ve saygıdeğer bilgisayarım. uzun zamandan beridir de ilk kez isminin gerektirdiği yerde duruyor. bebek gibi adeta. hissi bebek gibi ama kendisi sanıyorum ki seksen yaşlarından hallice hissediyordur. bilgisayarımla aramda olan sevgi ve saygı değerleri içerisindeki ilişkiyi tanıdığım çoğu insanla yaşayamamış olmam, bunun üstüne düşünmeye başladığım zamanlarda moralimi bozuyor. moralim bozulduğunda tekrar bilgisayarımı açıyorum. video oyunlarının hayatımdaki yerini bir gün birilerine anlatmak isterim mesela. bunu daha önce denedim de. basit bir insanım. basit şeyleri severim, karmaşık şeyler ilgi çekici gelir. bazı basit şeyleri anlatabileceğim insanları bulduğumu düşündüğümde aşık oluyorum ben. tutamıyorum kendimi. beraber oyun oynarız diyorum. konuşuruz diyorum. sonra işler iyi gelişti mesela. güzel müzikler dinledik beraber. güzel şeyler konuşup güzel şeyler yedik. güzel şeyler içtik. güzel seviştik. tut ki böyle oldu mesela. bunların hiçbiri gerçek değildir. senin gerçeğin bir başkasının gerçeğiyle aynı olmak zorunda değildir, karşılıklıdır bu değillik. bilgisayarın böyle değildir. nettir. netlik güzel şeylerden biridir. en güzellerdendir. ben çoğunlukla net olamam mesela. çok isterim halbuki. en net ben olayım isterim. üstüme daha net kimse olmasın isterim ama ihtimallerden kendimi alamıyorum. aralarında bir istatistik kurduramıyorum. hangisi üstündür, altta olanın hakkı da var onu nasıl yedireceğiz üstte olanlara, onu bulduramıyorum kendime. bilgisayarım buldurabiliyor. bilgisayarım beş yaşında ve yorgun, ben yirmiiki yaşında ve salağım. bir kaç hafta öncesine kadar çok iyi anlaşıyorduk ancak anladım ki zeka farkı ilişkileri büyük ölçüde etkiliyormuş. olduramadık. ve ben bunları yazarken dünyada çok farklı şeyler oluyor. çok acayip şeyler oluyor. ama bunları yazıyorum, durumun benim izahıma ihtiyacı yok.
gözlerim gülerken parıldıyor mu bilmiyorum. yazı yazacak halim kaldı mı, yazdığım şeyleri yayınlamak ne kadar samimi, bilineceğini, arandığında bulunabileceğini bildiğim şeyleri kelimelere dökmeye çalışmak ne kadar samimi, ne kadar tarafsızım, nasıl kocaman bir çöp yığınına dönüştüm bilmiyorum. neyin yeridir neyin zamanıdır acaba? yere zamana dikkat etmeden hareket edersek hangi sıfatla yargılanıyoruz? sıfatımın bağırsaklarını sökeyim ki ben mi olayım? aşar mı ki bizi acaba? internet geçmişini en yakınından saklayan bir insanım, güvenir misiniz bana? görmeseler mi beni? gözükmek istemiyor muyum nedir acaba. samimiyet önemlidir mesela benim için. başkaları için de öyledir. belirli duyguların insanlarıyız sonuçta. vicdanınızı istememem çok mu anormal?